Her sanatçı yapıtlarında erotik konulara da yer vermiştir. Bu sadece günümüzde değil çok önceki çağlarda da böyleydi. Mitoloji erotik yapıtlar için sonsuz bir esin kaynağı olmaktaydı. MÖ. 5. yüzyıldan 10. yüzyıla dek Yunan vazolarında oldukça realist erotik resimler boy gösteriyordu. Vazo üstü ressamlığı ile başlayan erotik sanat daha sonra sona ermemiş Antik Roma’nın duvar süslemelerinde de kendisini göstermiştir. (Sözgelişi Pompei’deki freskler). Hristiyanlığın ortaya çıkması ile erotik resimlerin günah olduğu inancı yerleşmeye başladı. Buna karşılık, özellikle Kuzey Avrupa’da insanın ve gerçeklerin natüralist bir anlayışla ve olduğu gibi resmedilme isteği de hızla yayılıyordu. Zaten 2. yüzyılın başlangıcından beri öncelikle sanatsever çevrelerde ve göze batmayan yerlerde erotik yapıtlar ortaya çıkmaya başladı. Portallerde, fresklerde, kiliselerin pencere pervazlarında ve romantik sanatın daha bir çok dinsel yapısında (Poitou ve Kuzey ispanya gibi romantik ülkeler başta olmak üzere) açık saçık duruşlarda birçok çıplak kadın ve erkek resmi kendilerini gösteriyorlardı. Daha sonra kilise içlerinde bile bu tür yapıtlara rastlanmaya başlandı. Gotik çağ ile birlikte resim anlayışı da değişti. Sanat hâlâ ortaçağın tek taraflı ve bağnaz görüşü ile yargılanıyordu. Buna haklı olarak genellikle dinsel konuların revaçta olduğu o yıllarda insanların daha çok ruhlarının mutluluğu ile ilgilendikleri ve bu dünyanın zevkleri ile, dolayisıyla erotikle pek uyuşamadık-ları ortaya çıkmaktadır. Bu yüzden de gotikin dinsel yapıtlarına oranla çok az bir sayıda erotik yapıt kalmıştır o çağlardan günümüze. Bu daha çok dinsel inanışlar yüzünden bir çok sanat eserinin imha edilmesi ile ilgilidir. 0 sıralarda sanatsever bir çevrenin ortaya çıkması çok güçtü. Birçok sanatçının yapıtları ölümlerinden sonra korku, yanlış anlaşılma ya da softalık yüzünden ortadan kaldırılarak imha ediliyordu. Bu yüzden birçok resim, heykel v.b. yok olmuştur. Fakat günümüze dek kalan
yapıtlar ortaçağda bile erotizmin bugünden çok daha doğal ve özgür bir görüşle ele alındığını kanıtlamaktadırlar. Ayrıca el yazması resimli romanlarda ince, çekici bir üslupla baştan çıkartıcı aşk sahnelerine yer verildiği de görülmekteydi. Bu çağdan kalan çok az sayıdaki erotik resimlerden biri olarak “Aşk Büyüsü” adlı tablo gösterilebilir. (Leip-zig müzesinde) Heykelcilikte ve küçük el sanatlarında da bir çok iç gıcıklayıcı örneklere rastlanmaktadır. Örneğin aşk şarkıları çalan ve üstleri türlü erotik süslemelerle bezenmiş olan “büyülü müzik kutuları” En bol ürünü veren dal ise 14. yüzyılın sonlarında başlamış olan grafik sanatıdır. Bu sanat dalında ortaya konan yapıtların özgürlüğü karşısında şaşırmamak elde değildir. Tümüyle erotizme yönelmiş olan ve gayet realist bir görüşle işlenmiş olan sahnelere rastlanmaktadır. Aşk bahçeleri, ebedî hayat iksiri akıtan çeşmeler, çardaklarda, bahçelerde, yatakta ya da banyoda
sereserpe sevişen çiftler. Tabii ki bu resimleri yapan ressamlar yapıtlarını sergilenir bir hale sokabilmek ve sosyete solanlarına kabul ettirmek için türlü bahane ve çıkar yol aramayı da ihmal etmemişlerdir. 15. yüzyılda Rönesansın başlamasıyla birlikte İtalya’da devrimci görüşlerle ortaya atılan sanatçılar mitolojiden, Kuzeydeki sanatçılar ise Incilden konular seçerek çıplak resimler ve erotizm yüklü yapıtlar yaratma olanağını elde ediyorlardı. Burada ana konu olarak tabii ki günah işleme ele alınmaktaydı. Ayrıca Tevrat’tan (Yıkanan Susan ve iki azgın ihtiyar”, “Bathseba’nın (Peygamber Davut’un karısı) banyosu” “Lot ve günahkâr kızları” ve “Incilden mahşer günü” gibi konuların da ele alındığı görülmekteydi. Havva’nın en güzel ölçülere uygun olarak yapılmış zarif ve cüretkâr bir çok resminde kadınlara özgü baştan, çıkarma sanatının türlü örnekleri verilmekteydi. Mitoloji daha çok Rönesansın büyük ustalarını etkile
mistir. Sözgelimi Leda ile kuğu kuşunun sayısız resmi yapılmıştır. Onlardan sonra gelen hastalıklı ve sapık eğilimli sanatçılar ve türlü okullar daha çok cinsel haz uyandırıcı resimlere yöneldiler. Bunlar da ilginç ve açık saçık konularda bir çok erotik tablolar ortaya koymuşlardır. Böylece güney sanatı da iç gıcıklayıcı bir incelik kazanmıştı. Kuzeydeki Barok ressamlarının önceleri din kisvesi altında yapılan ve kaba, katı bir realizm kokan resimleri daha sonra gerçek yaşamın çekici canlılığına ulaşmışlardır.
Zamanla güzellik anlayışı da değişti. Sanatçılar geleneksel görüşe sırt çevirerek yeni motif ve öğelere yöneldiler. Barokun baştan çıkartıcı şehvetli güzelliği, oyuncu, yarı masum, yarı ahlâksız bir nitelik kazandı Rokoko ile birlikte. Rokokoda özellikle Fransızlar erotik hayalgücünden sonsuz örnekler verdiler
Ahlâk tarihi araştırıcı Eduard Fuchs sanatçının içindeki erosu (cinsel içgüdü, eğilim ve istekler) resimleri ile açığa vurduğunu ileri sürnüş, övte yandan da bu erosun toplumda hâkim olan sosyal tabakanın cinsel eğilim ve isteklerinin aynası olduğunu savunmuştur. Fakat günümüzün modern araştırıcıları Fuchs’a karşı çıkarak durumun değiştiğini sanatçıların sosyal yapıyı eleştirisel bir gözle ortaya koyduklarını toplumdaki çelişki ve yanlış inançları yıkmak istediklerini fakat bu yüzden toplumun dışına itildiklerini söylemektedirler. Ama yine de 19. yüzyılın önemli sanatçılarının tümü erotik konuları cesaretle ele alarak işlemekten çekinmemişlerdir. Erotizm kendisini karikatür dalında da kabul ettirmiştir. Sözgelişi George Grosz kalemini bir neşter gibi kullanarak günümüzün ahlâksızlıklarını ve boş, aptalca inanışlarını başarıyla deşerek ortaya koymaktadır.
Cinsel nitelik taşıyan resimlerin en önemli motiflerinden biri insan bedeninin tam anlamıyla doğaya uygun olarak çizilmesidir. Birçok modern sanatçının doğadan kaçması ve katıksız gerçeklerden ürkerek nefret etmesi artık erotik resimlerin yapılmadığı düşüncesini akla getirebilir fakat bu doğru değildir. Modern sanatçılar doğadan kaçmakla birlikte gayet güzel kurulmuş ve nefes kesecek kadar etkileyici resimler yapmışlardır. Birçok sembollerle yüklü olan bu resimler bazı şeyleri sadece ima
ediyor gibidirler. Seyirci yarı sezerek, yarı duyarak ve biraz da tahmin ederek bilmece gibi resmin etkisi altında kalıverir. Bellmer’in, Emst Fuchs’un Dali’nin, Hausner’in ve ötekilerin yapıtları erotiğin modern sanatın da başta gelen esin kaynaklarından biri olduğunu kanıtlamaktadır.